NE KADAR BÜYÜKSÜN ?

 

uzay

Saniyede 300.000 km yol alan, her tarafı camdan yapılmış, sonsuz yakıtı, sürtünmesiz motoru ve konforuyla, tam donanımlı “BURAK” isimli, ikinci el bir aracım var. “Sahibinden temiz” derler ya tam da öyle… Bir kez kullanmış sahibi, yalnızca yolculuğunun 1. bölümünde… 2. Bölüm, “âlemler ötesi yolculuğun “full” aracı “REFREF”le tamamlanmış… Ne gören var onu, ne binen var içine o takyon tepkimeli şaheserin… “O” nun abdest suyunun üzerindeki titreme dinmeden, zamanın dikine yolculuğu tamamlanmıştı, bilirsiniz…

Benimki “BURAK”; sık sık biner, âlemde yolculuk yaparım… Çok kısa sürer yolculuklarım, gidiş dönüş birkaç dakikamı almaz… Yakıtı da ucuz… Hayal tüketiyor zira…

Karşımda kendisini “âlemin kralı” zanneden, makam mevki, para, mal-mülk, güzellik, zekâ, kuvvet, soy gibi – aslında kendisinin olmayan – hususiyetleri nedeniyle böbürlenen birini gördüğümde atlarım küheylanıma… Son sürat uzaklaşırım ve temaşa ederim uzaklardan “âlemin zavallısını”…

Kimi zamanda nefsimi terbiye için çıkarım yola, tek başına usul usul… Bişey sandığımda kendimi, kısa bir yolculuk yapar, aslında koca bir hiç olduğumu anlayınca süklüm püklüm dönerim…

Bu yolculuğumda sizleri de götürebilirim arzu ederseniz… Belki bir “BURAK” ta siz satın alırsınız, belli mi olur…

Yerimiz çok, merak etmeyin. Yalnız birkaç kuralımız var uymanız gereken…

  • Şoföre soru sormayın, kendi aranızda ise sessizce konuşun ki, diğer yolcuların huşu hali bozulmasın…
  • Yolculuk boyunca ters oturun, zira gözünüz hep geldiğiniz yerde olmalı…
  • Hayranlığınızı da, acizliğinizi de itiraf edin yeri geldiğinde, yalvarın, bağırın avazınız çıktığı kadar…
  • Bir de gördüklerinizi not alın, sık sık hatırlamanız gerekecek çünkü…

……

Hazırsanız geri dönmeme ihtimaline; yola çıkmak için gerekçeniz de varsa hareket başlıyor… Ben yalnızca yol boyunca gördüklerinizi seslendireceğim, geride kalanlar için…

….

Kalkış hızımız saniyede 11 kilometre, önce evlerin çatılarını sonra bulunduğumuz şehri görüyoruz tepeden, göç eden kuşlar ve bulutlar, bulutlar…

Yola çıkalı 10 saniye oldu sanırım ve atmosferin sonuna geldik, ozon tabakası, nasıl da delik deşik…

Kutuplardaki buz dağlarından yansıyan ışığın, okyanusların azgın dalgalarından akseden koyu lacivert renklerle uyumu ne muhteşem…,

10.000 km yüksekteyiz.. Koca dünya, nasılda süzülerek, inleye inleye dönüyor, batıdan doğuya doğru…

100.000 km yukarıdayız ve ürkütücü bir karanlık var. Güneşi uzaktan görüyoruz ama ısısını, ışığını hissetmek için hava ortamı olmalı… Birden yalnızlık duygusu kapladı aracın içini, oysa kalabalık değimliydik…

Gece-gündüz, yukarı-aşağı, kuzey-güney ne kadar anlamsız artık…

Dış ortamın sıcaklığı mutlak sıfır, yani -273 derece…

1 milyon kilometredeyiz ve ramazan pidesi gibi görünüyor, bir hayli geride bıraktığımız Ay…

Yerden 10 milyon km uzaktayız ve hala Güneşimize ulaşamadık. Venüs, Merkür, Mars, Jüpiter endamlarıyla teker teker geride kaldı…

Kalkışımızdan bu yana henüz 8 dakika olmadı, 100 milyon kilometrede biraz yaklaştık desekte, güneşten fışkıran akıl almaz fırtınaları, girdapları, yakın uzaya korkunç hızla püsküren alevleri gördükçe dehşete kapılıyoruz…

Milyar kilometrelerin artık yetersiz kaldığı uzayın uçsuz bucaksız ufuklarında, kendimizi çaresiz, aciz meczup hissediyoruz… O görkemli o muhteşem dünyamız, mercimek büyüklüğünde görünüyor; yerini kaybetmediyseniz eğer…

1trilyon km uzaklıktayız ve güneşimiz artık çok gerilerde kaldı… Güneşimize benzer bir yıldız da henüz karşımıza çıkmadı. Sessizlik ve karanlık…

100.000 trilyon kilometre uzaklıkta, galaksimizin merkezindeyiz. Hani açık ve berrak bir gecede üstümüzde bir uçtan bir uca yayılan puslu, parlak sarı bir kuşak görür, adına “Samanyolu” derdik ya; tam ortasındayız işte…

İçinde bizim güneşimizle birlikte 200 milyar güneşin bulunduğu bu ihtişamlı Galaksiyi terk etmek zor gözüküyor… Çünkü artık milyar, trilyon kilometreler de anlamını yitiriyor…

Uzunluk kavramını daha kolay ifade etmek için “ışık yılı” terimini kullanabiliriz artık. Işığın saniyede 300.000km yol aldığını düşünürsek, 365 günde aldığı mesafeye “bir ışık yılı uzaklık” diyeceğiz…

Güneşten sonra, dünyamıza en yakın yıldız (güneş) olan Alfa Centauri ye vardığımızda dünyadan 4.5 ışık yılı uzaklıktayız. Buradan Dünyamızı görme şansımız olsaydı 4.5 yıl önceki dünyayı görürdük, zira buradan gönderilen ışık huzmeleri 4.5 yıl içinde ulaşıyor dünyamıza…( peki şu anda1450 ışık yılı uzaklıktan dünyamıza, Arabistan yarım adasına bakan biri, kimi görür sizce?)

2.5 Milyon ışık yılı uzaklıkta komşu galaksimiz “Andromedea” ya ulaştığımızda bu yolun sonunun olmadığına karar verdik… 10 milyar 12 milyar, 15 milyar ışık yılı ötelerde “kuasar” adı verilen çok enerjik yıldızların olduğunu da biliyoruz, görmek lazım ama, vakit de geç oldu, boyumuzun ölçüsünü de aldık ya dönmek lazım artık…

Çok derin , çok büyük, çok ahenkli, çok anlamlı, çok dehşetli, çok muhteşem, çok, çok, çok bi evrende mini minnacık canlılar biz !…

Yol boyunca bağıra çağıra itiraf ettik acizliğimizi, densizliğimizi; ağlaştık birbirimize sarılarak, af diledik…

……

Döndük işte büyük yolculuktan, her zamanki gibi, usul usul, süklüm püklüm…

Heyhat söyle şimdi: kuvvetiyle övünen, güzelliğiyle çaka satan, makamıyla korku salan, parasıyla ihtişamıyla imrendiren şu kibirli kim…

Şu karşımda duran, şükürsüz, haddini bilmez, densiz kim…

Âlemlerin sahibi “Ol” dese bir fiske yeterken mahvolmana, cürümüne bakmadan kafa tuttuğun kim…

İhtiyacınız olduğunda “ BURAK” emrinize amade dostlar, gidin görün ve dönün…

 

içine gönderilmiş

Bir cevap yazın