– Alican, canın sıkkın galiba. Bi dertli görünüyorsun.
– Yorgunum Seyyar amca…
– Ah, evet karne tatili tabi; atladın zıpladın, karda yağdı bol bol eğlendin, tatil bitti, okullar başladı; ondan üzgünsün değil mi, seni gidi afacan…
– Yok be Seyyar amca, ne tatili, ne zıplaması. On beş günüm evden dershaneye dershaneden eve geçti. 6 tane soru bankası bitirdim, 4 tane kitap okudum. Matematikten özel ders aldım. Her akşam üç yüz tane soru çözdüm. Kar yağdığında iki kere pencereden baktım hepsi o. O yüzden yorgunum.
– Sen beşinci sınıfa gitmiyor musun Alican? Ne dershanesi, ne özel dersi, neye yetişmeye çalışıyorsun ki? Sen hiç oyun oynamıyor musun, eğlenmiyor musun oğlum? Bu ne hal böyle…
– Seyyar amca bıktım ders çalışmaktan. Kitap görünce kusasım geliyor artık. Ama Hanife teyzenin kızı Sümeyye günde 600 soru çözüyormuş, onu geçmem lazımmış. Oyun oynuyorum tabi, bilgisayarım var. Cumartesi günleri 1 saatimi bilgisayarın başında geçiriyorum. Hafta içi okuldan sonra etüdüm var, eve gelince de yine ders çalışıyorum. Oyun için başka zamanım olmuyor. Oyun değil de uyumak istiyorum Seyyar amca. Pazar sabahları öğlene kadar uyumak istiyorum…
– Peki, karnen nasıldı Alican?
– Kötüydü maalesef. Matematiğim 4 geldi, diğer derslerim 5. Ama annem okula gitti, öğretmene haddini bildirdi. Artık ALO ÖĞRETMEN hattı açılmış, orayı arayabilirmişiz.
Bi keresinde öğretmen bana kızdı “Otur yerine Alican” dedi. Ben, çok ağladım psikolojim bozuldu, depresyona girdim. Annemde öğretmene bağırdı. Doktora gittik, hiperaktif mi ne olmuşum. Bana hap verdi; hep uyumak istiyorum Seyyar Amca.
– Geçmiş olsun Alican üzüldüm durumuna; okul müdürünüz kimdi sizin?
– Hangisi, geçen yıl giden mi, yerine gelen mi, sonra tekrar dönen mi, yoksa sonra tekrar gidenin yerine gelen mi, şu anda görev yapan mı, hangisi?..
Okul müdürümüze para topluyo diye soruşturma açmışlar, duydun mu Seyyar amca? Babam, “Çocukken koltuğumuzun altına birer parça odun alır, okula öyle giderdik, okulun ihtiyaçlarını tüm veliler birlikte karşılardık” diye anlatıyo ama para topladığı için müdüre de kızıyo. Beş kuruş vermem diyo. Peki, okulun temizliğini yapan Latife teyzenin maaşını kim veriyor Seyyar amca. Fotokopi paralarını, temizlik malzemelerini nereden karşılıyorlar…
Hem “ALO ÖĞRETMENE TEŞEKKÜR” hattı niye yok ki…
Müdürü, öğretmeni üzeni kim üzer Seyyar Amca.
Sahi, öğretmenlerin tatili üç ay mı?…
– Neyse, boş ver bunları Alican. Büyüyünce ne olacaksın onu söyle bakalım.
– Yalaka olacam Seyyar amca. Yalakalık meslek değil biliyorum ama, her zaman ve her yerde işe yarıyor. Yalakalar hep kazanıyor, okulda da böyle, siyasette de, sporda da, ticarette de böyle. O yüzden karar verdim iyi bi yalaka olacam büyüyünce…
– Alican çok kötü bir hedef koymuşsun kendine. Sen akıllı çocuksun, böyle düşünmeni yadırgadım doğrusu. Hadi konuyu değiştirelim bari, ÜlkeninEğitim Öğretim durumunu nasıl görüyorsun Alican.
– Seyyar amca, bozuk saat gibi görüyorum desem yanlış olur mu? Rolantide gidiyor işte. Bi söz duymuştum: “Durgun su, solucan üretir” diye, böyle bi durum var sanki…
Bi dolu projeleri var aslında ama ne sonuçları bi işe yarıyor, ne takibi yapılıyor ne de değerlendirilmesi… Bi atalet, bi üşenmişlik, bi bıkkınlık herkeste…
“Mış” gibi yürüyor işler, senin anlayacağın.
– “Mış” gibi ne demek Alican?
– Bi örnek vereyim istersen Seyyar Amca. Hani, ben odama ders çalışmak için giriyorum. Kitabımı açıyorum, bi yandan elimde bi zincirle oynuyorum, bi yandan kitaba bakıyorum; ama saatlerce hayaller kurup farklı dünyalarda geziniyorum ya. Tam o sırada annem kapıyı açıyor gözleri parlıyor, “aferin benim aslan oğlum, böyle çalışmaya devam et” diyor ya; “mış” gibi çalışmak bu işte, Seyyar Amca.
– Anladım Alican, “mış” gibi çalışan çok aslında, değil mi?
– Evet, aslında herkes böyle yapıyor, her kurumda bu var…
– Oraya girmeyelim istersen Alican. Eğitimi konuşalım. Seni konuşalım
– Bir iki örnek vereyim sadece Seyyar Amca. Birkaç “mış” gibi çalışma örneği…
– Tamam Alican, ağyara dokunmaya başladın, sus artık. Hem kafan dağınık biraz dinlen istersen. Yeni dönemde sana başarılar ve iyi dersler diliyorum, ayrıca sık sık görüşelim, olur mu Alican?