zamana…
aç o ıslak, karanlık dehlizlerini ve
dörtnala süreyim atımı
zemheri buzlar üstünden,
uçar adım, dağ bayır, deli gibi…
sal bütün tutsaklarını, mekândan azade,
mahpusların boşalsın tek tek.
o devrin bıçkın hafiyesi ben,
yakalayıp perçeminden
bir kez daha,
adaletle sorgulayım herbirini,
ki, mahkemenin yargıcı ben, hakimi ben
…
yelkovanlar çarpsın akreplere
günde elli kez,
musa yaşlı, nuh mizaçlı torunlarım olsun
davudi ülkemi cenk edip kurtarayım
sefam olsun, saltanatım olsun.
güneşler gece doğsun bu şehirde,
garbın ve şarkın efendileri elpençe,
kırklar, yediler peşimde…
kaldır perdelerini alemler önünden de
ay bana sarılsın,
bir atomu öpeyim ben yanaklarından,
dağlar, denizler, göklerin sığdığı yüreklerde
çöl, yağmura, gül, bülbüle kansın,
bin yıl yaşasın,
günbegün taze şiiri bekleyen
süslü kelebek…
mevsim hep bahar,
ve öyle bir takvim ki,
olmasın ne isadan öncesi ne sonrası
…..
anın kıymeti, kelamın kudreti,
ismin hürmetine,
bul beni zaman…
bir mavi serçenin, serçe parmağında saklı
sırra ereyim.
tut beni, sakla beni,
baştan başa yeniden çiz yolumu.
o dağ benim, o ova benim
ko beni yeniden sürüneyim.
….
ah zaman…
“zamandan munezzeh” aşkına,
alâktan cisme,
büyüt beni,
annem yıkasın şefkatiyle yeniden
pir ve pak, arıt beni,
ateşinle damıt beni,
dünü yarına kavuştur,
yol ayrılmalarında kadere
cüz-i irademle tanıt beni,
kan ve ter içinde
her köşe başında bir ben bulayım
…
beraatime mukabil,
yazıcı melek yazsın bildiğini, bilsin yazdığını yine,
sol yanım tek yaprak
gideyim…
“O benden razı, ben O’ndan razı”
……
ysyucel/05.2016