BİZ KÜÇÜKKEN…

Biz küçükken, fındık zamanı, tümüyle fındığı toplanmış (deşurilmiş) bahçeleri gezer, dallarda kalmış, yerlerde bırakılmış fındıkları toplar, tam tabiriyle caleps ederdik. Bir kaç gün içinde topladıklarımızı satar, ciddi harçlık eylerdik kendimize…
Henüz toplanmamış bahçelere asla girmezdik. Bir plan dahilinde organize olur, özellikle önceden belirlediğimiz ve toplama işlemi bitmiş fundukluklara ilk giden olmak isterdik. Bazı komşularımız incığını, cıncığını toplar, tek tük bırakırdı dallarda. Bazı komşularımızsa pek dikkatli değillerdi, ya da biz öyle sanırdık…
Şimdi düşünüyorum da işin aslı, bu davranış, körlükten değilmiş te biz çocukların, belki de hiç fındığı olmayan komşuların, kuşların, hayvanatın göz hakkına mahsuben özellikle bırakılması merhametine dayanıyormuş. Şöyle tek tek hatırlayınca ilk gittiğimiz fundukluğun sahip ve sahibeleri dünya iyisi, merhamet timsali mümin ve muvahhitlerdi, diğerleriyse az biraz merhametsiz, biraz cimri, hatta zaman zaman da bencil kimselerdi doğrusu… Bölükbaşıların fundukluği, Cambekaların fundukluği, Sariyenin fundukluği… bizim için pek verimliydi mesela. Dallarında zırnık fındık bırakmayanları da ayan beyan hatırlıyorum ya, söylemeyeyim de infial olmasın 

:)…
Velhasıl, baki kalan merhametmiş…

içine gönderilmiş