Kenarları süslü, bir ucu yanık mektuptan gayri, yüreğinde bir ince sızıyla mesajını alıp, aynı kanalla mukabele ettiğimiz çağların çocuklarıydık. İnternet yoktu, sosyal medya yoktu, ukala telefonlar yoktu da bizde, “telepatik haberleşme” had safhadaydı…Gece geceydi, zifiri karanlık; gündüz, gün beyazıydı. Ayan beyandı her şey… Gece uzundu, esrarlıydı, hüzünlüydü… Ne bir korna sesi bölüyordu hayallerini, ne moloz bir dizi alıyordu dua saatlerini… İster ağlıyordun muhasebe vaktinde, ister duaya boğuyordun seccadeni… Şarkılar vardı, alenen anlatamadığını metafora bağlayıp servis eden. Dokunaklıydı, imge doluydu şiirler sır doluydu; süreyyaya yazdığının aslında Süreyya’ya yazıldığını, Süreyya çok iyi biliyordu…Gam, kasavet, sevda, hasret, neş’e, muhabbet, gül, gülistan, şakayık, bülbül, aşk, saadet, gurbet, yar, vefa, ah new bahar, ah hazan… Her mısrasında ayrı bir duygu seli vardı, üstü kapalı… “Baharı bekleyen kumrular gibi..” Türkiye’nin Sesi radyosu vardı aşka mütercim… Muazzez Abacı vardı, Zeki Müren, Emel Sayın, Müzeyyen vardı. Nihavent vardı, rast vardı; makam vardı, nota vardı, güfte vardı.. Her hecesi yürek delen, her notası onlarca nöron tetikleyen besteler vardı. Yusuf Nalkesen vardı hercai, Ziya Taşkent, Avni Anıl vardı… Ah Sezen Aksu vardı, Ferdi vardı, Müslüm baba, Orhan baba vardı, mübalağasız hücreye nüfuz eden… Biz bu çağın çocuklarıydık, teybimizde “Bir teselli veeeer” çalardı teselli bulurduk. Biz bu çağın çocuklarıydık, “Ağlama sevdam..” derdi ağlardık… Biz bu çağın çocuklarıydık halk müziği dinlerdik, sanat müziği, hafif müzik dinlerdik; ille de arabesk dinlerdik ya, bizi tarif ederdi kifayetsiz. İmkansız aşklar vardı, yüzüne anlatamadıklarımız vardı sevdadan yana… Mutlu sonları vardı nadiren amma, hep bir hasretlik, hep gariplik, gurbetlik vardı bize benzeyen. Duygular tertemizdi vuslattan yana, ne şehvet vardı hayallerde; ne ihanet, ne geçici heves, ne sahte tebessüm. Olgun bir adam vardı tıpkı Orhan, sevdiğine yanık, sevdasına amade…
Okumuş çocuklardık biz, kültürümüz vardı. Yahya Kemallerimiz vardı, Ahmet Hamdi, Reşat Nuri’miz vardı. Tolstoy’dan da okumuştuk, Teksas – Tommiks’ten de, Necip fazıl dan da ilham almıştık, Safahatten de.. Hatimde indirmiştik vaktinde, bir aşır da okurduk makamınca, bir türküyü de kaş göz yarmadan Veysel’ce…
Biz bu çağın çocuklarıydık, kavgamız mert, merhametimiz cömert…
Biz bu çağın çocuklarıydık, ülkümüz vardı, ezan, bayrak,memleket…
Biz bu çağın çocuklarıydık, karakterimiz, şefkat, saygı,merhamet…
Biz bu çağın çocuklarıydık, hayallerimiz vardı, anne, baba,eş, kardeş, evlat üzerine. Örfümüz vardı, adetlerimiz, değerlerimiz vardı genlerimizden aktarma; inançlarımız vardı sulanmamış… Annemiz vardı, anaydı, babamız babaydı, sıradağlar gibi… Ha biz de evlattık yani, evlat olunası; hürmetimiz vardı, minnetimiz vardı,edebimiz vardı…
Biz bu çağın çocuklarıydık, haysiyetimiz vardı, şerefimiz vardı; tuttuk mu sonuna kadar, sevdik mi ölümüne… Dost desen dosttuk, arkadaş desen arkadaş; güvenli dağdık vesselam.
Biz bu çağın çocuklarıydık yahu, mevsimlerimiz de netti. Kışımız adam gibi kış, yazımız yazdı. Karpuzumuz, karpuz yani, domates de öyle; çorbamız mis kokar, kuzumuz farklı bakardı. Tatlılar tatlıydı, şeker kesme, çay tavşankanı, kahvemiz sade… Gofretlerimiz vardı, raf ömrü sınırsız… Soğan mı ağlatırdı bir anayı, askerdeki oğlu mu daha çok..
Hocamız adam akıllı hocaydı, hacımız canevinden hacı…Talebe, talebeydi kusursuz; muallim disiplinde, şefkatte sınırsız…
Ah o eller,o eller… Kimi nasır tutmuş, kimi narin, kimi toprak kokar, öpülesiydi o müşfik eller..
Hayat sigortamız, kaskomuz, zorunlu deprem sigortamız mı vardı allasen; tevekkülümüz vardı bizim, tefekkürümüz vardı… Zekatımız, fitremiz vardı bizim, kurbanımız, gizli saklı sadakalarımız vardı…
Biz bu çağın çocuklarıydık, mahcup, utangaç, çekingen… Bacımız mahallenin bacısıydı, namus mahallenin namusu… Deli, mahallenin delisi, fakir mahallenin fakiriydi; kadın , çocuk, yaşlı bizimdi ve biz Allah’ın emaneti bilirdik cümlesini… Biz mutlu çocuklardık, bu çağın çocukları… El yapımı oyuncaklarımız vardı kusursuz… Bir küçük lastik topumuz vardı ya, bir koca şenlik sığardı içine…
Biz bu çağın çocuklarıydık, kahramanlarımız vardı bizim.Dozer Cemil, Turgay, Necati, Ali Kemal, Şenol, ve İskender, ve Hami; ah.. efsane Trabzonspor’umuz vardı bizim… Kuzeyin çocuklarıydık, Karadeniz uşaklarıydık deli dolu… Duymaya görsün bir cılız kemençe, bu kol bu ayak durur mu sence… Namımız vardı bizim, Temel’imiz vardı, Fadime’miz hakeza… Gurur mu desen, özgüven mi desen, zekâ mı desen, azim mi desen, çalışkanlık mı desen, deli mi desen, çılgın mı desen; hepsiydik sanki…
Biz bir çağın çocuklarıydık velhasıl; geldi ve geçti…
Ne zaman o zaman, ne mekân o mekân, ne biz o biz artık…Sıradaki parça, geçmişe özlem ve minnet duyanlara gelsin ov akit.
Ayşe TUNALI söylesin : “Nerede o sevgiler, o mutluluklar
özledim çok özledim gel yağmur gözlüm”
Yusuf Şevki YÜCEL 2019 temmuz