Sosyolojik bir terim belki ya da içinde dramatik hikâyeler, belgeseller barındıran bir arşiv aslında bu cümle. Ne ironik bir söylem, ne şoven bir milliyetçilik sloganı… Misak-ı Milli sınırları içerisindeki her karış toprağı, anası gibi, bacısı gibi, sevdası gibi sahiplenmiş; uçuk kaçık adamın öyküsü saklı bu cümlede…
Belki de bu sloganı üreten bile farkında değildir neyi anlatmaya çalıştığının…
Anlayana çok şey ifade ediyor; açınca içinden doyduğu yeri doğduğu yer gören, çalışkan, dürüst bir memleket sevdalısının dramatik, esprili ve hırçın hikâyesi çıkıyor her seferinde…
Cümleyi veciz yapan o memleketin insanı aslında… Zira asla bıkmaz çalışmaktan, tuttumu adam gibi, sevdi mi sonuna kadar… Trabzonlu bir dostunuz varsa, güvendesiniz; hayat ta eğlencelidir onunla… Hayata farklı bakar, yüreklidir, çılgındır, esprilidir hattı zatında… Memleketin mayasıdır, katalizörüdür. Her noktasında o vardır memleketin; en ağır yüklerin altında, en onulmaz işlerin önünde o… Irgattır yeri geldiğinde; vatan mevzu bahis olduğunda ise en önde… Vefakârdır, cefakârdır, eğilmesini de bilir hak vaki olduğunda… Sözde değil özdedir memleket sevdası, hakkını da arar, Hakk’ını da bilir.
İnandıysa, yedi düvel bir olsa geri döndüremez yolundan; azimlidir amma kanaatkâr da aynı zamanda…
Lügatinde alengirli laflar yazmaz, bodoslama söyler içinde ne varsa… Ne hile tartısında, ne çürük tezgâhında…
Tanıdığınız Trabzonluda bu hususiyetler yoksa, araştırın; ya tıkanıktır damarları, ya da karışmış kanına ecnebi kanı…
Varsa bir yanlışı, ihmali; soyundaki asalet ve çizik yememiş vicdanı, telafi edecektir sonunda…
…………..
Bendeniz, terörün en şiddetli olduğu, öğretmenlerin kaçırıldığı, şehit edildiği 90 lı yıllarda 5 yıl çalıştım Tunceli’de… Orada iş, orada eş, orada evlat sahibi oldum. Her hafta onlarca öğrencinin “dağa” çıktığı, çeşitli bölücü fraksiyonların cirit attığı arenada, doğruyu, güzeli, insan ve memleket sevgisini uygulamalı gösterdik oradaki kendi insanımıza. Yaşadık adam gibi beş yıl; torpiline, siyasetine vesayetine inat… Döndüğümüzde yüzlerce fidan kaldı geride. Suyu hazır, gıdası tamam yüzlerce fidan…
Ne terör çevirebildi bizi doğrumuzdan, ne usandık; can havliyle çalıştık, çünkü :“Bize her yer Trabzon”….
1997nin ekim ayıydı geldiğimde İnegöl’e… içimizde aynı şevk, aynı heyecan… Serde bir süre öğretmenlik, ardından İnegöl Lisesi müdürlüğü vardı… İlk defa yapılan müdürlük sınavı ve kursunu tamamlayıp sertifikayı hak eden yalnızca iki kişiydik İnegöl’de… İnegöl Lisesi, asaletli tarihinin en kötü durumundaydı. 3000 öğrenci, 130 öğretmen, ihmalkârlık, disiplinsizlik, vurdumduymazlık, pislik, kavga ve keşmekeş…
Okul, tümüyle dökülüyordu. Akademik, ahlaki, fiziki, disiplinsel bir çöküş hâkimdi… Öğretmenler ümitsiz, birçoğu umursuz, idare tutarsız, öğrenciler saygısız ve hedefsizdi… Elizabet, kantininde yaşayan en yaşlı farenin adıydı ve Elizabetin günlüğü bile tutuluyordu öğrencilerce. Meşhurdu öğrenci kavgaları, kazasız belasız günü bitirmek en büyük başarıydı. Lise 1. Sınıf şube isimleri için alfabenin harfleri yetmiyor, bir kısım öğrenci İmam hatip lisesinin bir katında eğitim görüyordu.
Velhasıl bir eğitim yöneticisinin yaşayabileceği her türlü tecrübe mevcuttu okulda… 3000 nüfuslu ilçelerde kaymakam, belediye başkanı, jandarma, emniyet teşkilatı varken; benim 3000 nüfuslu okulumda ben ve arkadaşlarım vardık… Bir dolu hikâyeden sonra iki yıl içerisinde İnegöl Lisesi hak ettiği yere geldi… Anadolu lisesine dönüştürerek taçlandırdık bir de İnegöl’ün medar-ı iftiharını… Yine canla başla çalıştık, ne korkular yıldırdı, ne iş usandırdı… Önce Allahın, sonra öğretmen arkadaşların ve bizim gibi inananların yardımı vardı bu serüvende. Birçok ilk yaşandı okulumuzda: Bursa’nın ilk güvenlik kamerası, ilk ses yarışması, en iyi kantini, en temiz okulu, empati günü, TKY çalışmaları… vs
Aslında çok basitti yönetim felsefemiz
“Cezayı kişi değil davranışı hak eder ”
“İnsan kâinatın en değerli varlığı ve bir dünya konuğudur.”
Ve esas high power: “Bize her yer Trabzon” da saklıydı.
Geçen yıl ilk defa uygulanan rotasyonla tercihlerimden birine yerleştirilemediğimden, bilgisayar kurası ile Alanyurt Fatih İlköğretim okuluna atanmış; branşıma uygun okula atamamın yapılmaması nedeni ile mahkemeye vermiş, mayıs ayı içerisinde mahkeme kararı ile tekrar İnegöl Anadolu Lisesine iade edilmiştim. (O günlerde, sekiz sütuna manşet: “Bu nasıl atama” diye yer almıştı bir malum gazetede )
Yönetmelikte “Ağustos ve eylül aylarında rotasyon tekrar yapılır.” dendiğinden zorunlu tercihte bulunduğum okullar arasındaki, Mudanya S.E.Anadolu lisesine tayinimiz çıktı. Birkaç hafta içerisinde (neredeyse 1. Dönem bitmişken, eş durumu özür tayinleri yaz tatillerinde yapılır kararı alınmışken) yeni okulumuzda göreve başlayacağız.
“Bu şarkı burada bitmez” diyor ya üstat…
İnegöl’de 14 yıl.. Suyundan içen gidemezmiş, ayrılamazmış, dönermiş bir gün; bilemem… İlahi takdir…
Mudanya hizmet bekliyor her hal.. İş başa düştü ..
Hem ne fark eder ki, nasılsa:
“Bize her yer Trabzon”…