“büyük harfler neden var” diye sorduğumda, öncelikle özel isimler ne olacak kaygısı, ardından dil anlatım kuralları ve edebiyatımızın geçmişi – geleceği üzerine yığınla endişe dolu sözler dinledim hep. paragraf ve cümle başlarında ne yapacağız kaygısı, kendi adının sıradan bir canlı veya eşya adı gibi yazılabilme ihtimali hüzünlendirdi arkadaşlarımı… kimi “ne yani benim adım da küçük harfle başlayacak, sıradan bir koyunun veya ayağı kırık bir sehpanın da, öyle mi, olacak şey değil.” diyerek küsmüş; kimi: “koca “izmir” küçük harfle yazılır mı canım. saygısızlık olmaz mı atatürk’e? ,… “olmaz öyle şey” deyip kızmıştı bana. yakın dostlarım endişelenmiş, başıma bir hal gelir korkusuyla “hocam uğraşma böyle şeylerle, başına iş açacaksın. bunca yıldır ne zararını gördün ki büyük harflerin. büyüklerimizden daha iyi mi bileceksin. eski köye yeni adet getirme ne olur. iyiyiz böyle” diyerek azarlamışlardı beni.
oysa; kedi “tekir” olunca, koyun “dolly” olunca baş harfi büyük yazılır bildiğim kadarıyla , peki statümüz aynı mı olur bu durumda.? kıymeti azalır mı dünyayı titreten bir devlet adamının sırf isminin baş harfi küçük diye? bütün kaygıları anlayışla karşılamakla birlikte savaş açtım büyük harflere. büyük harfler olmasa nasıl olurdu hayat? bakınız ve değerlendiriniz.
1. noktadan sonra büyük harfle başladın mı başlamadın mı, şu özel isim miydi, bu cins isim miydi? derdine düşmeyiz. imla kuralları azalır. bir ferahlık gelir edebiyatımıza. hele öğrenciler için ne çok rahatlatıcı olur …
2. filanın adının baş harfi büyük diye ezik durmayız yanında. el pençe divan olmayız büyük harfle başlayan makamların önünde. adımın baş harfi büyük, o halde önemli adamım, diye de kibirlenemez her ehli dünya. yaradan tüm canlılara kıymet vermiş, her şey saygıdeğer ya da hepimiz beş para etmez varlıklarız diye düşünür, bütün kedileri tekir kedi gibi, bütün canlıları benim gibi görürüz.
3. şiir de şiir olur, nesir de nesir. estetik gelir, hoş gelir göze yazılanlar… duyguyu anlatırsın, başkaca kaygı duymadan…
bakış açınızı değiştirdiğinizde daha bir çok fayda görürsünüz. hele kullanmaya başladığınızda yalnızca küçük harfleri, hayatınız daha eğlenceli hale gelir.
biz eski köye yeni adet getirdik. beş yıl görev yaptığım okulun logosunu “inegöl anadolu lisesi” diye küçük harflerle yazdık. olumsuz bir şey yaşanmadı ve daha estetik oldu logomuz. ne dersiniz… yeni okulumun logosu da öyle olacak… bi bakalım daha neler olacak…
kurşun kalemler olmasın.
kurşun kalem, ilkokul yıllarımızın vazgeçilmez ders aracı. onunla okuma yazma çalışmaları başlar, onunla öğreniriz güzel yazıyı. ağır matematik hesaplarının altından onun sayesinde kalkar, en güzel resimleri onunla çizeriz. öğrenim hayatımızın ilk yılları onunla ve en yakın yardımcısı silgiyle geçer.
ilköğretimde kurşun kalemin, silginin eğitim öğretim aracı olarak kullanılması zorunluluk olarak görülebilir. ancak ileriki yıllarda; lise, üniversite yılları ve sosyal hayatta kurşun kalem kullanılmasın diyorum, çünkü:
1. araştırmalara göre kurşun, ,ağız ve solunum yoluyla vücuda girerek kan yoluyla karaciğer, böbrek, beyin, kas gibi yumuşak dokulara yerleşiyor ve zamanla vücuttaki oranı ve kalma süresi arttıkça, işitme bozukluğuna, sinir sisteminde ve hemoglobin bileşiminde düşmeye, kansızlığa, mide ağrısına, böbrek ve beyin iltihaplanmasına, kısırlığa ve kansere neden oluyor. kurşun kalem içerdiği kurşun nedeni ile sağlığa zararlı. bu nedenle kullanılmamalı.
2. kurşun kalem, silgiye olan güvenimiz nedeniyle yazdıklarımızı özenli titiz ve dikkatli yazmamızı engelliyor.
3.kurşun kalem alışkanlığı yaşam tarzımıza yansıdığında; , sosyal ilişkiler dahil her şeyin silinebileceğini ve müsvette ağırlıklı bakış açılarını empoze ediyor bilinç altımıza. her işimizi sağlam, kalıcı, güvenilir kılmak ve sağlıklı bir yaşam için “kurşun kaleme hayır” diyorum.
büyük harfsiz, kurşun kalemsiz günler dileklerimle…